• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

37Kamer Suresi 13-15




Hatalı Çevrilen Ayetler


37Kamer Suresi 13-15


Hatalı Çeviri:
13. Nuh'u da tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.
14. İnkâr edilmiş olana (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.
15. Andolsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?


Doğru Çeviri:
13,14Nûh'u da, iyilikbilmezlik edilen kişiye bir ödül olmak üzere, korumamız/ gözetimimiz altında akıp giden levhaları; tahtaları ve çivileri/urganları olan filikalar/ küçük gemiler üzerinde taşıdık.
15Ve andolsun Biz, bunu bir âyet olarak bıraktık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen?




13,14Nûh'u da, iyilikbilmezlik edilen kişiye bir ödül olmak üzere, korumamız/ gözetimimiz altında akıp giden levhaları; tahtaları ve çivileri/urganları olan filikalar/ küçük gemiler üzerinde taşıdık.

Âyette geçen الواح [elvâh] sözcüğü, لوح [levh] sözcüğünün çoğuludur. Levh ise, –Müddessir ve Burûc sûrelerinde açıkladığımız gibi– "her ne maddeden olursa olsun, tahta gibi yassı olan şeyler"dir. [Lisanü’l Arab, "lvh" mad.]

دسر [düsür] sözcüğü دسار [disâr] sözcüğünün çoğuludur. Disâr ise, "gemi tahtalarını birbirine bağlayan bağ, kenet, perçin [çivi] veya halat"a denir. [Lisanü’l Arab, "d s r" mad.]

Buna göre âyette geçen ذات الواح و دسر [zât-ı elvâh ve düsur] ifadesi ile, "gemi" kasdedilmiş olmaktadır. Yani, söylenmek istenen nesnenin adı verilmeyip nitelikleri açıklanmıştır. Nitekim Hûd/37-38'de bu nesne için فلك [fülk=gemi] sözcüğü kullanılmıştır. "Gemilerde bulundurulan sandal" demek olan filika sözcüğünün de Latince'ye buradan geçmiş olması muhtemeldir. Verilen bilgilere göre Nûh peygamberin gemisi, tahtaları bir takım bağ, perçin veya halat ile birbirine bağlanmış bir saldan ibarettir.

Âyette geçen "الواح elvah" sözcüğü, Cem’i Kıllet kalıbında olup üst sayı on ile sınırlıdır. Bu demektir ki Nuh’un sallarının her biri en çok on tahtadan yapılmıştır. فلك Fülk sözcüğünün de çoğul olduğu dikkate alınırsa Nuh onar tahtadan oluşan üçten çok sal yapmıştır.

GÖZETİMDE AKIŞ: Nûh peygamberin salının Rabbimizin gözetiminde akışı, salın ve salda bulunanların Allah tarafından korunduğunu, gözetildiğini, tehlikelerden uzak tutulduğunu ifade etmektedir. Çünkü tufanın boyutu onların gözetilmelerini gerektirmektedir:

Ve gemi onlarla, dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyordu. Ve Nûh ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna seslendi: "Yavrucuğum! Bizimle beraber bin, kâfirlerle; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler ile beraber olma!" [Hûd/42]

nankörlük edilen kişiye bir mükâfaat olmak üzere

Âyette, toplumu tarafından alaya alınan, görevden alıkonan, aşağılanan ve eziyet gören Nûh peygamberin, bütün bunlara karşı sabrederek direnmesinin mükâfaatı olarak Allah tarafından gözetildiği bildirilmektedir. Yani, Nûh peygamber tufandan kurtarılarak toplumunun kendisine yaptıklarına karşı onurlandırılmış olmaktadır. Onun Allah'a şükredişinin âhiretteki mükâfaatı ise burada açıklanmamıştır.

BUGÜNE MESAJ: Bu âyette aynı zamanda şu mesaj da verilmektedir: Allah yolunda tüm gücünü harcamasına rağmen çaresizlik içinde yenik düşen dava adamı, davayı bu davanın asıl sahibine teslim edip O'na sığınması durumunda, Allah'ın yardımı ile tekrar güç kazanır. Böyle durumlarda her şeyin yaratıcısı ve hâkimi olan Allah, dinine hizmet eden kişiyi zâlimler karşısında onurlandırır ve emrinde olan evren güçlerini o dava adamının hizmetine vererek ona yardım eder.


15Ve andolsun Biz, bunu bir âyet olarak bıraktık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen?

Âyetteki bu işaret zamiri ile gösterilenin ne olduğu konusunda iki değişik açıklama yapılabilir:

* Bu zamiri ile, "gemi" [sal] kasdedilmiştir ve ibret olarak bırakılan da "salın kalıntıları"dır. Bu kalıntılar geçmişte bulunmuş, görülmüş olabilir veya ilerideki yıllarda bulunacaktır.

* Bu zamiri ile, "olay" kasdedilmiştir. Alınacak ibret de, Nûh peygamber ile toplumu arasında yaşanan olaylardır.

Yüce Allah bu konuyu Ankebût sûresi'nde şu ifade ile bildirmiştir:

15Böylece Biz, o'nu ve gemi halkını kurtardık ve gemiyi/cezayı/kurtuluşu âlemlere bir alâmet/gösterge yaptık. [Ankebût/15]

MÜDDEKİR: Bu sözcüğün aslı, ذكر [zikr] sözcüğünden türemiş olan مذتكر [müztekir] sözcüğüdür. İftial babından ism-i fail olan sözcükte, مذدجر [müzdecer] sözcüğünde olduğu gibi ت [te] harfi د [dal]a kalbedilmiş, sonra da ذ [zal], د [dal]a idgam edilmiştir. مدّكر [müddekir] sözcüğü, tıpkı متذكّر [mütezekkir] sözcüğü gibi, "düşünen, ibret alan ve kıyas yapan" anlamını ifade eder. Bu durumda âyette geçen, O hâlde var mı ibret alıp düşünen ifadesi, bir teşvik unsuru olabileceği gibi, sakındırıcı, caydırıcı bir unsur da olabilir.*


*İşte Kuran, Kamer Suresi





Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim